18 Ağustos 2011 Perşembe

O 45 saniye...

          17 Ağustos 1999, sabah saat 03.02' de çatladı yeryüzü...
          Şanslı olanlar koştu dışarı yarı yıkık binalardan, ortalık çığlık, ortalık toz, ortalık duman... Yerde bir çocuk oyuncağı ayağa takılan, sahibinin nerede olduğu meçhul olan. Dakikalar önce yataklarında uyurken, şimdi beton yığınları arasında kalan bir milyon insan... Bir kız çocuğunun sesi duyuldu enkazdan, acılar içinde bağıran, yalvaran. Yanında anne, babası uzanan, ama sesleri çıkmayan. Bağırdı tekrar o ses beton yığınının altından : ''Kurtarın, annem yanımda yatıyor, bana dokunuyor ama sesi çıkmıyor'', sonra dedi ki aynı ses, ''duyuyorum nefesini hissediyorum, nefes alıyor, ama bir şey yapamıyorum, annemle babamı kurtarın, ben burada kalırım.''  Onlar, birkaç saat sonra da olsa birbirlerine kavuşan şanslı insanlardan. Metrelerce derinde, saatlerce bağırıp, gün ışığını tekrar göremeyen binlerce insan yitti Marmara'da. 17 Ağustos 1999'da...
          Biz, depremi yaşamayan çoğunluk, aslında hiçbir şey bilmiyoruz. Çünkü ne annemizin, ne babamızın ne de kardeşimizin çığlığını duyduk enkaz altından. Dinlediğimizde bile kötü olduğumuz o acıyı, küçücük yürekler, sayısız ana babalar tattı Gölcük'de, Adapazarı'nda. Ateş hep ve her zaman düştüğü yeri yaktı. Hatırlamak için değil unutmamak için...Bu acı gerçekliği yeni bir depremde hiçbirimizin tekrar yaşamaması umuduyla...

1 yorum:

  1. Allah mekanlarını cennet etsin yakınlarına sabır versin. Unutmak elde değil, hatırlayalım hep dualarla. (by_piko)

    YanıtlaSil