13 Ağustos 2011 Cumartesi

Mimarsan, uyumazsın...

         Dışarıdan bakıldığında kulağa oldukça hoş gelen, herkesin ''ya ne kadar güzel, bir şeyler yaratıyorsun'' diye tanımladığı, eğitimini alanlarınsa ''sürünüyoruz, uyumak istiyoruz, tuvalete gitmek için, banyoya girmek için vaktimiz olsun istiyoruz'' cinsinden tanımladığı bir meslek mimarlık. Ha biz böyle söyleyince genelde ''nasıl yani'' diye tepkiyle karşılaşırız. Öyle işte, hem de aynen öyle, abartı falan değil. Şimdi uyku kısmını ele almak üzere, hadi okul hayatımıza bir bakalım.
   

          Genel manada zordur eğitimi mimarlığın. Zorluğu oturup sürekli bir şeyler öğrenme kaynaklı değildir, öğrenirsiniz elbet, ama zorluğu en başta UYUMAMAKTIR. Bildiğiniz uyumazsınız. Okuldayken, diğer bölümlerdeki arkadaşlarımla muhabbet ederdik ''Sabahlayacağım bugün'' dediğimde, ''biz de, ne var yani'' derlerdi. Sabahın 5' inde onları aradığımda hepsi uyuyor olurlardı. Çünkü bizim sabahlamamız hiç uyumamaktı, onların ki ise çoğu zaman, en geç sabah saat 4'te uyumak. Üstelik bu sabahlama muhabbeti yazıktır ki 1 günle sınırlı kalmaz, yani 1 gün sabahlayıp ertesi gün uykunun dibine vuramazsınız.Final ve vize zamanı harici genellikle 3'ten önce yatmaz, vize, final, jüri zamanları sabah 7 de yatıp aynı sabah 8'de kalkar, bilinçsizce kahvaltı yapar, bilinçsizce çizer, bilinçsizce kesip biçmeye devam edersiniz.Bu süreç 10 gün sürer. 1. sınıftayken efsanemdir, 144 saat uyumayıp, kendimi yatağa atmamak için yurt kantininde yapmıştım projeyi. Sonunda ateşler içerisinde projeyi teslim edip, odada halının üzerinde bayılıp kalmışım.18 saat sonra benden ses çıkmaması üzerine, yaşıyor muyum diye kapıya geldiklerinde açlıktan ölmek üzere olduğum fark edilmiş, 2 lokma yemek yedirilip şefkatle yatağıma yatırılmışım. Zaten 1. sınıfta neye uğradığınızı şaşırırsınız önce, bazen, hiç uyumasanız bile sanki hiç bir şeyi yetiştiremeyecekmişsiniz gibi duygulara bürünür o naçizane beden. Üstüne, hocaların gazabı gelir, aynı hoca 3 ayrı dersinize girer, hepsi için ayrı ayrı sabahlayacağınızı, vaktinizin olmadığını bilmesine rağmen ''uyumazsınız hiç artık'' diyerek yeni ödevler bindirir sırtınıza. E sonra yavaş yavaş alışırsınız, bağışıklık yapar uykusuzluk tabi üst sınıflarda. En zoru yaz tatiline girdiğinizde, sabahın 4'lerine kadar uyumamaya devam edersiniz ve evdekilerden fırçayı yersiniz.

   
          Her şeyi buraya sığdıramamakla beraber (her yazıda ayrı bir özet konusundan bahsetmek üzere) yazının çok da uzamamasını, okuyanları sıkmamasını dilediğimden, şu okuduklarınız yaşananların sadece bir özeti demeden geçemeyeceğim. Öyle tv'de görülen Şehrazat gibi pembe değil hiçbir şey.sonra bir de okul bitince yaşananlar var ki o yaraya parmak basmıyorum, bölüme girmek isteyenlerin gözü daha fazla korkmasın diyerekten, bu arada bahsedilen eğitimde İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'ne has eğitim anlayışları olsa da, genelleme yine de bütün mimarlık fakülteleri adına yapılır bence, herkese sevgiler =)

2 yorum:

  1. gerçekten de en acı kısmı, bütün o çektiğin çilelerden sonra katlanmayı öğrenmişsindir, yapılabilecek bir şey yoktur çünkü. Amma ve lakin, bu sorunlu çalışma sürecinin bünyede yarattığı anormaliler, 9-5 yaşam destekçisi aile tarafından hoş karşılanmaz, sen her yerin istenmeyeni, yanlışı olursun. bunlar hep üzücü şeyler.

    YanıtlaSil